taht-ı kadem
youtube twitter
Bir Merkeze Sahip Olmak / Frithjof Schuon

 




Hiç beylik laflar etmeden Schuon okumanın benim için ne kadar zor bir okuma olduğunu söylemek zorundayım. Bunun sebebi zor konular işlemesi ve kavramsal bir dile sahip olması değil yalnızca. Onun bir öğretiyi en temiz ve sade şekli ile açığa çıkarıyor olmasının etkisi de büyük kuşkusuz. Schuon'un ve diğer Gelenekselcilerin yaptığı teklif, biz modern insanlar için, bir büyük hayat muhasebesi ile beraber kendini arıtma, kıra kıra, döke döke ve acıtarak olması pahasına, temiz ve berrak bir bakış elde edebilme yolculuğu. Hal böyle olunca arzulanan; teoride, yüklüce malumat sahibi olmak değil, bunun çok daha ötesinde yatayda, çevrede, yaşanan her anı dikeyle bağlayarak, eş zamanlı idrak ederek anlama taşıma sorumluluğu. Kul olma bilinci ile daima bir uyanıklık hali. Onu okuyan büyük ve kıymetli isimlerin, çokça ve defalarca okuduklarını öğrenmek de teselli etmiyor, ‘benden bu kadar’ deyip geçemiyorsunuz. Gerçekten idrak etmek ve anlayabilmek çabanız varsa, idrakinizin küçüklüğünü mütemadiyen görüyor, ne kadar azını anlamış olduğunuzun farkına vararak, evet, çok defa ve tekrar tekrar okumak gerekliliğini anlıyorsunuz. Elbette bu durumun en çok benim kusurum olma ihtimali de yüksek.

Schuon sakin ve kararlı, asil bir öğretmen... Ezelî Hikmetin apaydınlık kendini göstermesi için, ehil bir sözcü olarak, hayatın pek çok cüzünü eline alıp, temizleyip yerine yerleştiriyor gibi. Acıyla da olsa insanın yüzünü kendine döndüren Schuon, okudukça ve tekrar okudukça ve tekrar okudukça, idrak etmek ümidiyle sizi yazdıklarında tutuyor, öyle bir yere davet ediyor ki asla duyarsız kalamıyorsunuz.
                                              
                                                           *          *         *
 
Bir Merkeze Sahip Olmak kitabı Schuon'un birbirinden farklı ve bazıları teferruat gibi görünen konulara açıklık getirdiği kitabı. Lakin dediği gibi "Normalde insanî olan ve dolayısıyla neredeyse manevî olan her şey, özü gereği bizim bakış açımıza dâhildir."

Şu ana dek pek çok Gelenekselciden duymuş olduğumuz insanın Mutlakla ilişki kurması ile birlikte artık sadece yatayda, dünyada var olan bir varlık olmaktan çıktığı, dikey parametresinin de var olduğu bu yolculuğun, yatayda varlığını sürdürürken, akılla dikeyde de devam ettiği konusu, asıl ve temel bir konu. Bir merkezden söz edilirken anlıyoruz ki, dikeyde yapılan bu yolculuk aslında merkeze doğrudur. Dünyaya düşen, düştüğünde parçalanan, bölünen insanoğlunun tamamlanmak, bütünlenmek ve insan-ı kâmil olabilmek için çıktığı yolun adı dikey parametre. İnsanı insan yapan şeyin, insanın kendini aşma iradesine ve kendini aşan şeyle bağ kurmasıyla ilgili olma durumunu öğrendiğimizde, insan-ı kâmil olma yolculuğunda, merkeze doğru, insanın kendisini üst idrake atma eğilimini ve bunu ancak ve ancak akılla yapabileceğini anlıyoruz. İstikamet üzere olmak, yolculukla sağlanıyor aslında.

İnsanın Mutlak'a meylinin olmasının ve istikametini çizip yürüyebilmesinin, ancak sükun bulmuş, dengesizliğinden kurtulmuş bir ruhta mümkün olduğunu öğreniyoruz. Kendi kendine karşı bölünmüş olan insan, huzursuz ve istikametsiz olması dolayısıyla da çevreden ve dünya zemininden kurtulamıyor. Modernizmin bu durumu sürekli körüklemesi ve desteklemesiyle birlikte, dünyaya, çevreye, yataya hapsedilmiş insan, çok ağır bedeller ödüyor. Hatta yaradılış gayesi üzere insan olmaklığını bile gerçekleştiremiyor diyebiliriz. İnsandaki potansiyel her birey için varlığını sürdürüyor kuşkusuz. Olması gereken olmadığında, insanın bu potansiyeli farklı alanlara kaydırarak telafi etme eğiliminde olduğu anlaşılıyor. Tam bu sebeple sahih kadim geleneklerde var olan, homojen, normal insan tiplerinden biri olarak, velî/ aziz /kahraman algısının boşluğu yerine, deha kültünü ikame ediyor. Aşkın olanı fark etmekten yoksun olan,  bireyselci duruşla hareket eden deha-insan, durdurulamayan bir öznelliğe sahip olması dolayısıyla, psikopat, paranoyak, şizoid karakterler ortaya koyuyor. Bu iddiasını birçok iyi bildiğimiz isimle de delillendiren Schuon, her zaman yaptığı gibi, muhakkak ayrıştırarak şöyle ifade ediyor:  "Mutlak manada kutsal dışı dehaya gelince, bunun normal mi hastalıklı mı, iyi mi kötü mü olduğunu bilmekten ayrı olarak, bu dehanın kozmik/ kevnî bir niteliğin, bir güzellik ve ihtişam örneğinin aracı olabileceğini bilmek önemlidir ve bu takdirde bu dehanın ürününü reddetmek adaletsizlik olacaktır. Benzer şekilde, bu dehanın ürününü, sırf geleneksel sanata ait olmadığı için hakir görmek adaletsizlik olduğu gibi, bir esere sırf geleneksel veya kutsal olduğu için hayran olmak da ön yargıdır;  çünki bu sanat kötü bir şekilde icra edilmiş ve akılsızlığı ve yeteneksizliği izhar ediyor olabilir. Kısaca kozmik/ kevnî değerler veya estetik ve ahlakî vasıflar özleri itibarıyla herhangi bir insanî iklimde tesadüfen kendi kendilerini izhar edebilirler, yeter ki bu iklim söz konusu vasıflara bir engel teşkil etmesin."

Dehaların sahip olduğu bu farklı ve çekici duruş, sürekli yeni üretimleri gerekli kılıyor. Schuon bu bireyselci ve sınırsız üretim çılgınlığına sebep olan şeyin adını “hümanistik narsizm” koyuyor. Hümanizmden söz edilen her noktanın bireyselciliğe çıkmasına şaşırmıyoruz. Bireyselciliğin sürekli, farklı, dikkat çekici üretimleri beraberinde getirmesine de. Elbette hiç kimse yazmayı, resim yapmayı, beste yapmayı bilebildiği için suçlu değil. Dehaya bilgelik ve erdem aracılığıyla, dolayısıyla kutsallık vasıtasıyla sahip olmak onu özel kılabilir. “Yaratıcı deha kesinlikle bu tamlığa-onu sahip olandan ziyade başkaları için- tamamlayıcı bir yetenek olarak eklenebilir ve burada görev içselleştirme ve dolayısıyla özgürleştirme unsurlarını aktarmaktır.”

Bir merkezi olsun ya da olmasın tanrı karşısında insan daima insan kalıyor; ancak kendine ne olduğunu anlamak zorunda. Özgür olarak yaptığı merkez seçiminde sınırlı, dar ve alansız da kalabilir. Hür, derûnî ve özgür de olabilir.” Merkezîlik ve bütünlük/kemal mutlakı idrak edebilme kabiliyetidir.” Yine merkezî algı, hiyerarşinin de varlığı demektir. İnsan ancak kendi kendini aşmak suretiyle insan olur. Kâmil insan olma potansiyeline rağmen kendi kendini aşmayı reddettiğinde hayvanlardan da aşağı olur. Schuon “Bizler bizi özgürleştiren/kurtaran bir merkeze sahip olduğumuz nisbette zatî olarak özgürüz” der.
Kaya, Hümeyra

Son Yazıları
Bir Merkeze Sahip Olmak
İslam ve Ezelî Hikmet
Kalp Gözü
Dinlerde Biçim ve Öz
Varlığın Mertebeleri
Modern Dünyanın Bunalımı


Kavram Sözlüğü


Kitap Tahlillerinizi gönderin, yayınlayalım!
Tasarım GORAL